Örgütlenmiş bir hareket olarak politik Siyonizm’in kurucusu Theodor Herzl’dir. Siyonist hareket için önemli bir yeri olan, Filistin’in kolonizasyonu programı ve Dünya Siyonist Örgütü’nün kurulmasının planlandığı ilk Siyonist Kongresi 29-31 Ağustos 1897 yılında İsviçre’nin Basel kentinde yapıldı. Farklı görüşlere ve kesimlere mensup iki yüzü aşkın delegenin katılımıyla düzenlenen kongre dindar, reformcu ve asimilasyon yanlısı üç farklı eğilimi bir arada toplamayı başardı. Herzl açılış konuşmasında „Biz Yahudi ulusunu barındıracak olan evin temelini atmak için buradayız“ şeklinde konuşmuştu. Basel Kongresi’nde Siyonizmin resmi programı „Yahudiler için Filistin’de kamu hukukuyla güvence altına alınmış bir vatan yaratmak“ olarak açıklandı. Bu hedefi gerçekleştirmek için yapılacak girişimler ise şöyle özetlendi; Filistin’de Yahudi kolonisinin tesisi, Yahudilerin yaşadığı ülkelerdeki kurumlar vasıtasıyla dünya Yahudilerini birleştirmeye yönelik bir örgütün kurulması, Yahudi ulusal fikrinin güçlendirilmesi, Siyonizmin hedefinin gerçekleşmesi için, yönetimin onayının sağlanması. Böylece Basel Kongresi ile Dünya Siyonist Örgütü kurulmuş oldu.
Herzl 1901 yılının Mayıs ayında Sultan II. Abdülhamid’e dolaylı yollardan Yahudilerin Filistin’e göçünü öngören bir teklifte bulundu ancak teklif Sultan tarafından kabul edilmedi. 1904’de Herzl’in ölümüyle Siyonist hareket politikler ve pratikler olarak ikiye bölündü. Politiklere göre Yahudi sorununa Filistin’de ya da başka herhangi bir yerde acil olarak çözüm bulunması gerekiyordu. Pratikler olarak adlandırılan grup ise Yahudi vatanı ve ulusunun Filistin’den başka bir yerde kurulmasının mümkün olmadığı görüşünde ısrar ediyorlardı. Ancak hareket içindeki bölünme aynı yıl Rusyalı bir Yahudi kimyager olan Haim Weizmann’ın Siyonist hareketin liderliğine gelmesiyle son buldu. Weizmann, Herzl gibi Yahudi dünyası dışından gelecek olan desteğin önemine vurgu yaptı. Bu yöndeki ilk diplomatik temaslarını İngiltere ile gerçekleştirdi ve aradığı desteği elde etti. Düşünce noktasında Yahudi olmayan çoğu kimse Siyonizm’i desteklerken, böyle yapmakla ırksal hoşgörü olgusuna hizmet ettikleri inancıyla hareket etti. Yahudi olmayan kimselerin Siyonizme yardım etme konusundaki istekliliklerine neden olan şey, Siyonizm ile liberalizm arasındaki ilişkiye dair zihinlerinde bulunan karışıklıktı.
I. Dünya Savaşı Sırasında Siyonist Hareket ve Filistin
Ortadoğu’ya güçlü bir şekilde yerleşmek için bekleyen İngiltere ve Fransa için I. Dünya Savaşı bulunmaz bir fırsat olarak görüldü. Savaşta Osmanlı-Alman İttifakı’nın karşısında yer alan bu güçler, Osmanlı’nın Ortadoğu’daki topraklarında yaşayan Arap halkı Osmanlı’ya karşı harekete geçirmeyi başardılar. Şerif Hüseyin ve Mc Mahon arasında uzun yazışmalar sonrasında yapılan anlaşmaya göre Arapların itilaf devletlerine sağlayacağı destek karşılığında İngiltere Filistin’i de içeren Arap topraklarına bağımsızlık sözü verdi. Savaşın sonunda Filistin tarihinde İngiliz hakimiyeti olarak adlandırılan ve II. Dünya Savaşı’na kadar sürecek olan yeni bir dönem başlamış oldu.I. Dünya Savaşı sırasında Filistin’in geleceği iyice belirsiz bir hal aldı ve bu da Siyonist hareket için önemli bir fırsat oldu. 1916 yılında İngiltere ve Fransa arasında Arap topraklarını paylaşmayı öngören Sykes Picot Anlaşması imzalandı. Lübnan ve Suriye Fransa, Ürdün ve Irak İngiltere kontrolüne, Kudüs de uluslararası yönetime bırakıldı. Sykes Picot Anlaşması, Siyonizm taraftarı İngiliz hükümeti tarafından yönetilen bir manda yerine, Filistin’in uluslararası denetimini getirdiği için bir anlamda Siyonistlerin isteklerinin aleyhineydi. Ancak Arap denetimi ihtimalini de tamamen ortadan kaldırıyor ve Filistin’i kontrol altına almaları yolunda Siyonistlere zaman kazandırıyordu.