Abd Kızılderililerinin Kültürel Asimilasyonu

Kısaca: Amerikan yerlilerinin asimilasyonu, 1790-1920 yılları arasında ABD Kızılderililerinin Amerika Birleşik Devletleri hükümeti tarafından Batılı kültür uyarınca dönüştürülmesi için yapılan uygulamaların tümüdür. Konu ilk kez George Washington ve Henry Knox tarafından dile getirilmiştir. ABD’nin Avrupa’dan yoğun göç aldığı dönemde Amerikan yerlilerinin kültürel değerlerinin yükseltilmesi olarak tanımlanan süreç çok farklı alanlarda ilerlemiştir. ABD Kızılderili yatılı okulları bu kültürel asimilasyo ...devamı ☟

Amerikan yerlilerinin asimilasyonu, 1790-1920 yılları arasında ABD Kızılderililerinin Amerika Birleşik Devletleri hükümeti tarafından Batılı kültür uyarınca dönüştürülmesi için yapılan uygulamaların tümüdür. Konu ilk kez George Washington ve Henry Knox tarafından dile getirilmiştir. ABD’nin Avrupa’dan yoğun göç aldığı dönemde Amerikan yerlilerinin kültürel değerlerinin yükseltilmesi olarak tanımlanan süreç çok farklı alanlarda ilerlemiştir. ABD Kızılderili yatılı okulları bu kültürel asimilasyonda en etkili odaklardan biridir. 1601-1776 Avrupalılarla ilk temas Kuzey Amerika'da yapılan epidemiyoloji ve arkeoloji çalışmalarına göre 1635-1640 yılları arasında Yeni Dünya'ya göç eden çok sayıdaki İngiliz, Hollandalı ve Fransız ailenin beraberlerinde çiçek hastalığını getirdikleri ve yerli halka bulaştırdıkları ortaya çıkmıştır. Bu dönemde salgın hastalıkların pençesine düşen yerli halklar aynı zamanda kendi topraklarındaki avlanma alanları için Avrupalılarla rekabet etmek durumunda kalmıştır. Kuzey Amerika bölgesinde var olmak isteyen Fransız, İngiliz ve İspanyol silahlı kuvvetleri yerlileri kendi saflarına çekip destek birlik olarak silah altına almaya çalışmıştır. Çoğu milis şeklinde farklı saflarda yeralan yerel kabileler arasında bu savaşlar yüzünden derin düşmanlıklar yaratılmıştır. Avrupalılarla yapılan antlaşmalarda yerlilerin topraklarına ve av alanlarına dokunulmayacağı belirtilse de bu sözler tutulmamıştır. Yerli halklar başta Dokuz Yıl Savaşı olmak üzere çok sayıda savaşın Kuzey Amerika topraklarındaki muharebelerinde yer almıştır. Yedi Yıl Savaşının ardından muzaffer Büyük Britanya tarafından 1763 yılında yayınlanan emirde Apalaş Dağlarının batısındaki yerli toprakları korunmaya çalışılır. Bu belge aslında bölgedeki Avrupalı yerleşimcilerle yerli halklar arasında doğal bir sınır çekse de Avrupalı yerleşimcilerin batıya doğru göçleri engellenmez. Belirlenen belirsiz sınır hattını koruyacak sayıda kolluk kuvveti olmayan Avrupalı kuvvetler her seferinde yerli topraklarını biraz daha küçültmek için diplomatik, askeri yollara başvuracaktır. Yerel halklar için Avrupalıların varlığı eski hayat koşullarının tamamen değişmesi anlamına geliyordu. Bambaşka mülkiyet ilişkileri yüzünden bölgede sınırsız seyahat etme, avlanma haklarının ellerinden alındığını görüyorlardı. 1776-1860 ABD ve yerliler ABD bağımsızlığını kazandığı dönemde Büyük Britanya'nın sömürgecilik döneminde sürdürdüğü siyaseti izledi. Buna göre komşu yerli halklarla iyi ilişkiler sürdürmek hem ticaret hem de siyasi açıdan avantajlıydı. Ancak buna rağmen şartlar uygun olduğunda ABD lehine olacak şekilde bu sınırlar aşılabiliyordu ve toprak ilhakı yaşanıyordu. Amerikan Bağımsızlık Savaşı ve 1812 Savaşı sırasında yerliler müttefik olarak kullanılsa da İngiltere ve İspanya ile ilişkiler normalleşince yerlilere karşı gösterilen anlayış yerini yayılmacılığa bırakacaktır. Artık yerliler uygarlığın önündeki engel olarak görülmektedir. İlk dönemde George Washington medenileşme süreci için izlenmesi gereken bir hat belirler. Buna göre şunlar yapılmalıdır: #Yerlilere dönük adil bir adalet uygulanması #Yerli topraklarının satın alımının kontrol altına alınması #Ticaretin teşvik edilmesi #Yerlilerin toplumunu uygarlaştıracak uygulamaların teşvik edilmesi #Yerlilere hediyelerin verilmesi #Yerlilere tanınan hakları ihlal edenlerin cezalandırılması ABD hükümeti bu kapsamda Benjamin Hawkins gibi uzmanları görevlendirerek yerlilerin içinde bulunarak beyazlar gibi yaşamaları yönünde yardımcı olmalarını istemiştir.

Zorunlu göç

1830 yılında ABD Başkanı Andrew Jackson tarafından çıkartılan Yerli İskan Yasası ABD hükümetinin Amerikan yerlilerini karşı tavrını açıkça ortaya koyuyordu. Buna göre Mississippi Nehrinin doğusunda yaşayan yerliler nehrin batı yakasına yerleştirilecekti. Kabilelerin zorla yerlerinden edilmesi yasaya göre sözkonusu değildi. Başkana yerlilerle toprak tahsis etme ve antlaşma yapma yetkileri tanınmıştı. 1834 yılında çıkartılan yeni bir yasayla yerlilere tahsis edilen topraklara girilmesi yasaklansa da bu yasa da delinecektir. 27 Eylül 1830 tarihinde Choctaw kabilesi antlaşma imzalayarak gönüllü olarak topraklarını terk eden ilk kabile olur. Antlaşma sonucu topraklarını terk eden Choctaw kabilesinin bıraktığı yerlere Avrupalı yerleşimciler girer. Yerli İskan Yasası gönüllülük üzerine inşa edilmiş olsa da çoğu zaman hükümet yetkilileri tarafından suistimal edilmiştir. Bunun en bilindik örneği Cherokee yapılan antlaşmadır. 29 Aralık 1835 tarihinde kabile liderlerinin onayı alınmaksızın bir ksıım yerliyle yapılan antlaşma kabile tarafından reddedilir ve yeniden düzenlenmesi istenir. Bu sırada Cherokeeler zorla topraklarından sürülürler. 1838 yılı boyunca yaşanan dramtaik olaylar sonucunda 4 bin kızılderili hayatını kaybedecektir. Bu olay Gözyaşı Yolu olarak da bilinir. İzleyen dönemde beyaz yerleşimciler en batıdaki yerli topraklarını bile ele geçireceklerdir. Yerleşimciler, çiftçiler ve ordu yerlilere yaşayacak hiç bir alan bırakmamacasına günümüzdeki tüm ABD topraklarına hakim olacaktır.

Yerli Bürosu

Yerli Bürosu

11 Mart 1824 tarihinde Savaş Bakanlığı bağlı olacak şekilde kurulur. Bağlı bulunduğu bakanlık yerlilerle yürütülen ilişkilerin tanımı konusunda fikir vermektedir. Antlaşma yapmak ve kimi şartları empoze etmekle yükümlü olan kurum 1849 yılında İçişleri Bakanlığı bünyesine bağlanmıştır. Çeşitli dönemlerde

Yerli Bürosu

yöneticileri yerlilere yönelik uygulamaları eleştirirler. Eleştiriler yerlilerin nereye giderlerse gitsinler beyazlar tarafından rahat bırakılmadıklarına ve yerleşip uygarca yaşayacak bir yere sahip olamamaları konularında yoğunlaşıyordu. İçişleri Bakanlığı bünyesinde ise sorunun çözümü olarak asimilasyon politikaları benimsenmesi yolunda görüşler ağırlık kazanıyordu. 1857-1920 Asimilasyon Kızılderililere dönük olarak bazı adımların atılması yönünde talepler genellikle Kızılderililere yakın bölgelerde ve onlarla temas halinde bulunan kişilerden geliyordu. Bu kişiler hükümet yetkililerinin Kızılderililere karşı her türlü işte yaptıkları sahtekarlıkları ve ilgisizlikleri eleştiriyordu. Kendilerine Kızılderili Dostları diyen grubun başını çektiği bu kişiler arasında azımsanmayacak oranda Protestan bulunmaktaydı. Protestanlar Kızılderilililerin asimile edilerek Hıristiyanlılaştırılmasını savunuyorlardı.1865 yılına gelindiğinde hükümet çok sayıda misyoner grupla temasa geçerek Kızılderililerin çeşitli tarım alanlarında eğitilmesi konusunda desteklenmesini içeren program geliştirmeye başladı. İç Savaşın ardından 1871 yılında yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında Ulysses S. Grant yerli haklara karşı uygulanan başarısında bahseder. Kızılderili halklarının bu sayede yok olma tehlikesinden kurtulduğuna işaret eden Grant, uygarlığı benimseyerek üretici faaliyet katılan kabilelerin kazançlı çıktığını söyler. Bu dönemde oldukça iyimser bir şekilde resmedilen durum aslında gerçekten çok farklıydı. Arkansas ve Missouri eyaletlerinin batı kısmında kalan ve yerli toprakları olarak ilan edilmiş bölgeler artık yoğun bir şekilde yerleşime açılıyor, işgal ediliyordu. Hükümet ise önce yerleşimcilerin kendisine başvurmasını istiyor, sonrasında da işgal edilen toprakları eyalet topraklarına dahil ediyordu. 1882 yılında dönemin İçişleri Bakanı Henry M. Teller yerlilerin asimilasyonunda en büyük engelin eski geleneklerin ve alışkanlıkların olduğunu öne sürerek bu kapsamdaki etkinliklerin yasaklanması yönünde girişim başlatır. Her Kızılderili bölgesinde atanacak olan özel yetkili mahkemeler yasaklanmış kutlama, şenliklere katılanları cezalandıracak, çok eşliliğe engel olacak, evlilik-ölüm gibi olaylarda eski geleneklerin uygulanmasına engel olacaktır. Beş Uygar Kabile 1933 yılına kadar yürürlükte kalan bu yasadan muaf tutulmuştur. Bu yasaların uygulanmasına karşı en büyük başkaldırı 1890 yılında düzenlenen Hayalet Dansı ve sonrasında yaşanan Yaralı Diz Katliamıdır.

Güçlünün adaleti

Asimilasyon döneminde adalet mekanizması çok farklı kararlara imza atmış ancak yerliler hakkında olumlu kararların uygulanması konusunda zorlayıcı olamamıştır. 1857 yılında yargıç Roger B. Taney yerlilerin özgür ve bağımsız kişiler olmasından dolayı ABD vatandaşı olabileceğini belirtmiştir. Buna göre kendi kabilesinden veya ulusundan ayrılan yerli beyazlar arasında yerini alabilecektir. Burada yerlilerin birliğinin terk edilmesi gereken bir unsur olarak tanımlanması önemlidir.

Yerli Bürosu

yöneticilerinden John Oberly asimilasyon sayesinde "biz" diyen yerlinin artık "ben" demeyi öğreneceği ve kişisel onuruyla bağımsız uygar toplumdaki yerini alacağını açıklar. Bu dönemde insan ırklarını sınıflandırmaya çalışan bazı düşünce akımları karşılıklarını mahkeme salonlarında da bulacaktır. Buna göre yerli halklar aşağı seviyede bulunan ırka üye oldukları için beyaz Amerikalı tarafından hak edilen mantıklı bir gelir düzeyi, iyi çalışma koşulları, sağlık hizmetlerinden yararlanma ve boş zaman hakkı gibi olanaklara sahip olmayı hak etmiyordu. Bu dönemde açılan çok sayıdaki davada içtihat yerli haklarının şekillenmesine yol açmıştır. Bu konuda açılan LONE WOLF v. HITCHCOCK, 187 U.S. 553 (1903) davası önemlidir. Davacı Kiowa Şefi Yalnız Kurt davalıysa dönemin İçişleri Bakanı Ethan A. Hitchcock’dur. Davada yerlilere verilen toprakların miktarı ve yapılan antlaşmanın geçerliliği tartışma konusu olsa da davanın karar kısmında ABD Kongresinin önceden yerli halklarla antlaşma yapma yolunu seçse de 3 Mart 1871 itibarıyla artık kanun yoluyla ilgili kararları verildiğini yani artık ABD topraklarında hiçbir bağımsız ulusun tanınmadığını, bağımlı topluluklar var olduğu vurgulanmıştır.

Yatılı okullar

Asimilasyon kapsamında yerlilerin tutulduğu kamplar ve bölgeler dışında kurulan yatılı okullar en önemli baskı araçlarından olmuştur. Bu kapsamdaki ilk okul Carlisle’da kurulmuş olandır. 1879 yılında Richard Henry Pratt tarafından kurulan okul Florida’da hükümlü olarak gözetim altındaki yerlilere temel eğitim vermek için kurulur. Hristiyan grupların da desteğiyle asimilasyon görevi gören kurumda özellkle yerli çocuklara eğitim verilir. Okuma- yazma ve temel aritmetik haricinde teknik okul şeklinde müfredata sahip olan kurum aynı zamanda tarımsal üretim alanında da beceri geliştirmeye yönelikti. Öğrenciler bu zorunlu tarımsal çalışmalar sırasında bölge ekonomisi için ucuz işgücü de sağlamaktaydı. 1902 yılına gelindiğinde ABd çapında bu tür yatılı okulların sayısı 25’e, toplam öğrenci sayısı da 6 bine yükselmiştir. Yerli halklar için temel eğitim zorunlu olsa da öğrecilerin toplama kamplarından çıkartılması için ailelerin onayı alınıyordu. Ancak okullarda öğrencilerin karşılaştıkları koşullar ve kültürel şok gençleri derinden etkileyecek şekildeydi. Saçları kesilen, yeni elbiseler verilen öğrencilere yeni İngilizce isimler veriliyor ve kendi aralarında bile yerli dili konuşmaları yasaklanıyordu. Hristiyan inancına göre kiliseye devam etmeleri zorlanıyor, karşı gelenler şiddetli şekilde cezalandırılıyordu. Okullardaki sağlık ve barınma koşullarının yetersizliği nedeniyle salgın hastalıklar sık sık görülüyor, yetersiz beslenme ve aşırı sıkışıklık sonucu çeşitli rahatsızlıklar yaşanıyordu. Günümüzdeki durum Günümüzde Amerikan yerlilerinin asimilasyonu siyaseti resmi olarak terk edilse de yerlilerin topluma katılması sorunu günümüzde halen sürmektedir. Yerli halklar artık tamamen asimile edilmiş olarak kabul edilseler de bazı yerliler ayrı bir toplumda yaşadıklarını ve beyazların toplumuna ait olmadıklarını dile getirmektedirler. Günümüzde yerlilerin aslında etnik bir azınlık oldukları ve vatandaştan çok yarı bağımsız yarı egemen topluluklara ait oldukları yönünde değerlendirmeler de bulunmaktadır. 1970’li yıllardan sonra ABD toplumunda yaşanan köklü değişimler sonucunda ABD toplumu çok kültürlü yapısı daha kabul görür hale gelmiştir. Bu kapsamda yasal olarak yerli halklarının geleneksel dinsel ayinleri vb önündeki engeller kaldırılmıştır. Benzer bir şekilde çıkartılan yasayla yerli halklara ait tarihi öneme sahip alanların korunması ve kutsal olarak anılan eşyaların sahiplerine geri verilmesine karar verilmiştir. Kaynakça Ayrıca bakınız *Kızılderili Soykırımı *Beş Uygar Kabile

Dış bağlantılar

* Kızılderili tarihi arşiv çalışması 20 Ocal 2012 tarihinde erişilmiştir

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.