Mekanik Türk

Kısaca: 1769 yılında 6 ay kadar bir sürede yapılıp 1770'de ilk kez İmparatoriçe Maria Theresa için sergilenen "Mekanik Türk" adlı satranç oynayan otomat, Viyana'da İmparatoriçe Maria Theresa'nın hizmetinde çalışan yetenekli mekanikçi Wolfgang Von Kempelen tarafından yapıldı. ...devamı ☟

Mekanik Türk satranç oyanayan bir çeşit otomat. 1769 yılında 6 ay kadar bir sürede yapılıp 1770'de ilk kez İmparatoriçe Maria Theresa için sergilenen "Mekanik Türk" adlı satranç oynayan otomat, Viyana'da İmparatoriçe Maria Theresa'nın hizmetinde çalışan yetenekli mekanikçi Wolfgang Von Kempelen tarafından yapıldı. Otomat, 120 cm. uzunluğunda, 105 cm. genişliğinde ve 60 cm. yüksekliğinde akça ağaçtan ve üzerine satranç tahtası çizilmiş tekerlekli bir şifonyer önünde oturan bıyıklı, türbanlı ve pelerinli bir Türk figüründen oluşuyordu. Öndeki kapak açılıp dolabın ve figürün içine bakıldığında irili ufaklı pek çok kaldıraç, makara ve başka karmaşık mekanik sistemler görülebilmekteydi.

Kurularak çalışan "Mekanik Türk", karşısındaki gönüllüyle satranç oynamaya başladığında, gözleri satranç tahtasını tarıyor, başını arada bir sallayıp satranç taşlarını eliyle hareket ettiriyordu. Yaptığı işler bunlarla da kalmıyor, pek çok oyunda rakibini yenmeyi de başarıyordu. Yaptığı hamlenin bittiğini başını üç kez sallayarak belirten otomat, maç sonrasında seyredenlerden gelen soruları satranç tahtasının yanında bulunan özel bir tepside harfleri birleştirerek yanıtlayabiliyordu.

"Mekanik Türk"ü izleyenler onlarca yıl boyunca sırrını çözmeye çalıştılar. Bazıları çok ilginç teoriler üretmiş ve bu açıklamalara gazetelerde geniş yer verilmişti. Bir teoriye göre satranç taşlarının içine yerleştirilen mıknatıslar sayesinde otomat taşları oynatıyordu. Bir başka teori ise kuklanın içine bir çocuğun girmiş olduğunu savunuyordu.

Dr. Gamaliel Bradford ve ünlü yazar Edgar Allen Poe en akılcı çözümleri üretenler oldu. Edgar Allen Poe, otomat hakkında yazdığı Maelzel's Chess adlı tanıtım yazısında "Mekanik Türk"ü şöyle tasvir ediyordu:

"Oyunu kazanmadan önce kafasını bir zafer edasıyla sallıyor, kendini beğenmiş bakışlarla etrafına göz gezdirdikten sonra sol kolunu her zamankinden daha geriye çekiyor ve parmaklarını bir süre dinlendiriyor."

Söylenenlerin hepsi sadece teoride kalıyordu, kimse otomatın nasıl işlediğini ispatlayamıyordu. Otomatın sahibi olan kişiler ve yakın çevresi de sırrı saklama konusunda çok kararlı davranıyorlardı, bu sayede uzun yıllar boyunca "Mekanik Türk"ün gizemi insanları ona çekti.

Tabii bu sayede sahiplerine de bir miktar para kazandırdı. Kempelen 1804'de Viyana'da öldükten sonra otomat birkaç kez el değiştirdi ve son olarak Beethoven'in yakın arkadaşı Johann Maelzel adlı bir makine mühendisinin eline geçti. Daha sonraları ilk metronomu yapacak olan Maelzel, otomatı Kempelen'in oğlundan satın aldı. En büyük ününü bu dönemde kazanan otomat, 1809'da Napolyon ile bile oynadı.1817-1837 tarihlerinde tüm Avrupa'yı ve Amerika'yı gezen otomat, çalışma mekanizması ve topluluklar üzerinde yarattığı etki nedeniyle birçok kitap ve makaleye konu oldu.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.