Çin Halk Cumhuriyeti'nde Insan Hakları

Kısaca: Çin Halk Cumhuriyeti'nde insan hakları, Çin hükümeti, diğer ülkeler, uluslararası sivil toplum kuruluşları ve iç muhalifler arasındaki bir tartışma konusudur. ABD Dışişleri Bakanlığı, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kuruluşlar Çin hükümetini vatandaşlarının ifade, hareket ve din özgürlüklerini kısıtlamayla suçlamaktadır. Çin hükümetiyse ülkenin "ulusal kültürü" ve gelişmişlik düzeyi bağlamında siyasi hakların yanı sıra ekonomik ve sosyal hakları da içeren "daha geniş" ...devamı ☟

Çin Halk Cumhuriyeti'nde insan hakları, Çin hükümeti, diğer ülkeler, uluslararası sivil toplum kuruluşları ve iç muhalifler arasındaki bir tartışma konusudur. ABD Dışişleri Bakanlığı, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kuruluşlar Çin hükümetini vatandaşlarının ifade, hareket ve din özgürlüklerini kısıtlamayla suçlamaktadır. Çin hükümetiyse ülkenin "ulusal kültürü" ve gelişmişlik düzeyi bağlamında siyasi hakların yanı sıra ekonomik ve sosyal hakları da içeren "daha geniş" bir insan hakları tanımını savunmakta ve buna dayanarak ülkede insan hakları alanında gelişme olduğunu iddia etmektedir. Çin bunların yanı sıra anayasasında sadece vatandaşlık haklarını değil, "Dört Ana İlke"nin de yer aldığını; yasal açıdan Dört Ana İlke'nin vatandaşlık haklarından üstün olduğunu, bu nedenle de kendilerine göre bu ilkeler için tehdit oluşturan kişilerin tutuklanmasının yasal zemini olduğunu belirtmiştir. Çin hükümetine göre bu ilkelere uyan herkes tüm Çin vatandaşlık haklarından yararlanabilir. Buna karşın çok sayıda insan hakları kuruluşu Çin hükümetinin insan hakları alanında sorunlar yaşadığını öne sürmüştür. Çin'deki tartışmalı insan hakları konuları arasında idam cezası, tek çocuk politikası ve basın ile din özgürlüklerinin korunmaması bulunmaktadır. Çin hukuk sistemi masumiyet karinesi ve susma hakkının olmaması gibi konulardan dolayı eleştirilmektedir. Eleştirilen bir diğer alan hukou sistemi bağlantılı olarak işçi haklarının yokluğu ve kırsal bölgelerde çalışan işçilere karşı yapılan ayrımcılıktır. Din özgürlüğünün yokluğu bağlamında Hristiyan, Tibet Budisti veya Falun Gong inancına sahip vatandaşlara baskı uygulandığına ilişkin iddialar mevcuttur. == Sivil özgürlükler İfade özgürlüğü 1982 anayasaı ifade özgürlüğünü korusa da Çin hükümeti muhalifleri tutuklatmak için devlet gücünü devirmeye yönelik tahrik ve devlet sırrının korunması suçlamalarına başvurmaktadır. Çin hükümeti Pekin'deki 2008 Yaz Olimpiyatları sırasında "protesto parkları"nda gösteri yapmak isteyenlere izin vereceğini açıklamış olmasına rağmen yapılan başvuruların çoğu geri çekildi, askıda bekletildi veya reddedildi. Polis bazı başvuruda bulunanları gözaltına aldı.

Basın özgürlüğü

ABD merkezli sivil toplum kuruluşu Freedom House yıllık basın özgürlüğü raporunda Çin'i "özgür değil" biçiminde nitelemiştir. Çinli gazeteci He Qinglian'a göre Çin Komünist Partisi'nin Propaganda Bölümü ülkedeki medya kuruluşlarını yakın takip altında tutmakta ve hükümeti eleştirenleri cezalandırmakta, böylece medyayı kontrol altında tutmaktadır.

Hareket özgürlüğü

1940'larda yönetimi ele geçiren Komünist Parti planlı bir ekonomi uygulamaya koydu. 1958 yılında Mao insanların nerede çalışabileceğini belirleyen bir ikamet izin sistemi getirdi ve vatandaşları "kırsal kesimde çalışan" ve "şehirde çalışan" işçiler olarak ayırdı. Bu sistemin yürürlüğe konulmasının sebeplerinden biri büyük ölçekli şehirleşmenin yol açacağı öngörülen kaosu önlemekti. Hükümet tarafından belirlenen bölgenin dışında yaşayanlar tahıl dağıtımlarından, işveren tarafından sağlanan konut imkanından veya sağlık hizmetlerinden yararlanamayacaktı. Eğitim, istihdam ve evlilik gibi diğer konularda da sınırlamalar getirildi. Polis bu izinlere sahip olmayanlara karşı düzenli olarak baskınlar gerçekleştirmekte, bu kişileri bir müddet cezaevinde tuttuktan sonra kırsal bölgelere geri göndermektedir. Kasım 2005'te Alberta Üniversitesi'nin Çin Enstitüsü'nden Jiang Wenran bu sistemin modern tarihte en sıkı şekilde uygulanan "apartheid" sistemlerinden biri olduğunu söylemiştir. Wenran'a göre "şehir sakinleri çeşitli sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda yararlanırken Çin nüfusunun çoğunluğunu oluşturan köylülere ikinci sınıf vatandaşlar gibi davranılıyor." Tibet Budizmi için hükümet onayı olmadan yeni "yaşayan Buda"ların belirlenmesi yasaklanmıştır ve Dalay Lama'nın halk üzerindeki etkisinin azaltılmasına yönelik çalışmalar yapılmıştır. Çin hükümetinin atadığı Pançen Lama, Dalay Lama'ya sadık olanlar tarafından yalancı olarak görülmektedir. 1998 yılında Tibet Budizmi üzerine çeşitli kontrol politikaları yürürlüğe konmuştur. Bu bağlamda gerçekleştirilen uygulamalar arasında Dalay Lama'nın dini bir lider olduğu zorla inkar ettirilmesi ve keşiş sayısına kota konulması bulunmaktadır. 20 Temmuz 1999 tarihinde hükümet Falun Gong'u ve tüm "aykırı dinler"i yasaklamış ve bu popüler yeni dini hareket karşı ülke çapında bir baskı kampanyası başlattı. Gazeteci Ian Denis Johnson'a göre hükümet medya, polis, ordu, eğitim, aile ve işyerleri de dahil olmak üzere toplumun her kesimini Falun Gong'a karşı kullanmaktadır. Uluslararası Af Örgütü işkence, yasadışı tutuklama, zorla çalıştırma ve psikiyatrinin suistimaline yönelik haberlerden dolayı endişesini dile getirmiştir.

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.