Bay Hulot'nun Tatili

Kısaca: ''Bay Hulot'nun Tatili'' (Fransızca özgün adı: ''Les Vacances de monsieur Hulot''), Jacques Tati'nin yönettiği 1953 Fransa yapımı satirik komedi filmidir. Bu siyah-beyaz film Türkiye'de son olarak 10. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde yönetmenin diğer filmleriyle birlikte gösterilmiştir. ...devamı ☟

Bay Hulot'nun Tatili (Fransızca özgün adı: Les Vacances de monsieur Hulot), Jacques Tati'nin yönettiği 1953 Fransa yapımı satirik komedi filmidir. Bu siyah-beyaz film Türkiye'de son olarak 10. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde yönetmenin diğer filmleriyle birlikte gösterilmiştir. Filmlerinin çoğunda yaptığı gibi "Bay Hulot'nun Tatili"nde de Tati hem filmini yönetmiş, hem başrolde oynamış, hem de senaryoyu yazıp yapımcılığını üstlenmişti. Yönetmenin ikinci uzun metrajlı filmi olan "Bay Hulot'nun Tatili", aynı zamanda onun adeta "alter egosu" olan "Bay Hulot"nun ilk kez ortaya çıktığı film olmuştur. Ağzında piposu, elinde şemsiyesi, dar paça pantolonu ve buruşuk şapkasıyla tuhaf yürüyüşlü, hiç konuşmayan bu Şarlovari romantik karakter gözüktüğü diğer filmlerde de olduğu gibi modernleşmenin getirdiği yabancılaşmayı eleştirip bu değişime adeta Don Kişot gibi direnirken, geleneksel ahlak değerlerini derin bir saflıkla savunur. Bu eskiye bağlı kendi halindeki naif karakter tüm iyi niyetiyle etrafına yardımcı olmaya çalışırken türlü sakarlıklar yapar. Diyalogların çok az iştildiği filmde güldürücü ögeler sessiz sinema dönemi filmlerin tarzını andırır. Basit insanı simgeleyen "Bay Hulot" yaz tatilinde külüstür arabasıyla Fransa'nın Atlantik kıyısındaki bir tatil yöresine gelir. Fransa'da 2. Dünya Savaşı sonrasında artan refah düzeyi ile birlikte gittikçe popüler hale gelen tatil yapma alışkanlığı, orta sınıf halkın kalabalıklar halinde sahil kasabalarına hücum etmesine yol açmaktadır. "Bay Hulot" bu tatil vesilesiyle ülkesinin çeşitli politik ve sosyal katmanlarını iğneleme fırsatını bulacaktır. "Bay Hulot'nun Tatili", ileriki yıllarda Jacques Tati'nin tarzını sürdüren Rowan Atkinson'un oynadığı "Mr. Bean Tatilde" (2007) gibi filmlere de ilham kaynağı olacaktır. Cannes Film Festivali'nin büyük ödülü ile En İyi Özgün Senaryo Akademi Ödülü'ne aday gösterilen film Fransa'da "Louis Delluc" ödülünü almıştı. Fransa'da gişede de çok başarılı olan film beş milyon seyirci topladı. İngiltere'de yayımlanan sinema dergisi Empire 2010 yılında bu filmi "Dünya sinemasının en iyi 100 filmi" (İngilizce dışındaki dillerde çekilmiş filmler) listesinde 49. sırada göstermişti. Konusu Aslında klasik bir dramatik örgüsü olmayan film, ana kahramanı etrafında kendiliğinden gelişen olaylar dizisinden ve seri skeçlerden oluşmaktadır. 1950'li yılların başında geçen film Fransa'da bir tren istasyonunda başlar. Mevsim yazdır ve orta sınıfa mensup oldukları anlaşılan büyük bir kalabalık itiş kakış trenlere binmeye çalışır. Eşyalarından tatile gittikleri bellidir. Bu telaşlı kalabalık arasında yalnız bir genç kadın (Nathalie Pascaud) durgun tavırlarıyla hemen dikkati çeker. Buharlı trenin güzergahı ile kesişen şose yolda 1924 model külüstür arabasıyla Bay Hulot'yu (Jacques Tati) görürüz. Şose yolu dolduran diğer otomobiller ve otobüslerdeki insanlar gibi onun da gideceği yer Atlantik Okyanusu kıyısında yer alan Loire-Atlantique ilindeki "Saint-Marc-sur-Mer" sahil kasabasıdır. Yoldaki bisikletli insanlar bile tıpkı trendeki yolcular gibi aynı iştahla bu tatil beldesine doğru akmaktadırlar. Hulot, rezervasyon yaptırdığı otele (Hotel de la Plage) adım atar atmaz onun sakarlıklarından kaynaklanan küçük aksilikler de hemen başlar. Hatta acayiplikler daha istasyon sahnesinde başlamıştır. Hoparlörlerden işitilen uyuşuk tondaki anlaşılmayan anonsla kalabalık tatilci grubu bir perondan diğerine sürüklenir durur. Holot'nun yokuşlarda tıkanan ve tuhaf sesler çıkaran, neredeyse dağılmak üzere olan gösterişsiz arabası nihayet kasabaya girer. Yolun ortasına serilmiş yatan sokak köpeği diğer arabalar geçerken yol verirken bu acınacak haldeki araba için yerinden bile kımıldamaz. Alaycı ve her şeyi küçümseyen bir garson, telefonla sürekli iş görüşmesi yapan bir iş adamı, istasyonda gördüğümüz yalnız genç kadın Martine (Nathalie Pascaud), sürekli çevrede gezinen yaşlı çift, Alman ve İngiliz turistler oteldeki diğer karakterlerdir. Nasyonel Sosyalistk bir adam olan Hulot hiç konuşmaz. Çatıdaki odasına yerleştikten sonra otel sakinlerinin istisnasız hepsinin işlerine bir biçimde burnunu sokmayı başaracaktır. Filmi oluşturan diğer vinyetler arasında şunlar dikkati çeker: Arabasıyla kaza sonucu daldığı mezarlıkta defin töreni yapılmaktadır. Hulot'nun çamura bulanmış siyah renkli yedek iç lastiği, üzerine yapışan yapraklar nedeniyle çelenk zannedilir ve cenaze sahiplerince mezara konur, lastiğin havası kaçmaya başlayınca cenaze görevlisinin 'gaz yaptığı' zannedilir; Otel lobisinde yere düşürdüğü ping-pong topunu ararken kağıt oynanan masalardaki sandalyelerden birini çevirince, oyuncu kartını kendi masası yerine yan masaya atar. Bu durum dalgın oyuncular tarafından farkedilmez ama sonunda her iki masada da hile yapıldığı iddiasıyla kavga çıkar; Binmeye çalıştığı huysuz at bir arabanın bagaj kapağını tekmeler, arabanın sahibi etraftakilerin çabalarına rağmen uzun süre bagajda kilitli kalır; Plajda soyunma kabininin içini gözetlediğini zannettiği şişman adama tekme atıp kaçar, oysa adam ailesinin fotoğrafını çekmek için kamerasına eğilmiştir; Bindiği kano denizde parçalanıp ikiye katlanınca sahildekiler tarafından köpek balığı zannedilir ve bu durum paniğe yol açar; Filmin belki de en duygusal sahnesi balo sahnesidir. Otelde düzenlenen maskeli baloya kimse rağbet etmez. Salona sadece bir iki küçük çocukla, korsan kılığına girmiş Hulot bir de Martine gelir. Kibar bir centilmen olan Hulot sırtı tamamen açık bir elbise giymiş olan Martine'le dans ederken bir türlü elini koyacak yer bulamaz, sonunda iki parmağını kızın boynundaki ince fuların üzerine koyar ve öyle dans ederler. Finalde ise Hulot havai fişek deposunu ateşe verir (tabii ki kazayla) ve bütün otel yanma tehlikesi geçirir demişti. Uzun boyu, ağzından düşürmediği piposu, elinde şemsiyesi (bu filmde olta takımları, bazen tenis raketi), çoraplarını dışarıda bırakan dar paça pantolonu (bazen eski trençkotu), ip gibi kravatı ve buruşuk bez şapkasıyla, sarsak yürüyüşlü bu adam zararsız, iyi niyetli ve yardımseverdir. Çevresine yardımcı olmaya çalışırken sürekli sakarlıklar yapar, etrafında küçük çapta kargaşaya neden olur. Bu kırıp dökmeler aslında modernleşmeye, değişime karşı olan bir tür direnmedir. Bu nostaljik kişilik çağdaş dünyanın mekanikleşmesi, teknolojinin gündelik hayata egemen olması karşısında geçmişin değerlerini korumaya çalışır. Bu karakter birkaç anlamsız sözcük dışında hiç konuşmaz. Modern bir palyaço olan Hulot sadece jest ve mimikleriyle sahnededir. Ama filmde ses efektleri bolca kullanılır. Bir de sürekli tekrarlayan caz tarzındaki tema müziği "Quel temps fait-il à Paris" (Türkçe: "Paris'te Havalar Nasıl?"). Bu parçanın bestesi Alain Romans'a aittir. Sinemaya geçmeden önce gösteri dünyasında pandomim yapan Tati bu yeteneğini sinemaya da taşımıştır. Onun yarattığı karakter "Bay Hulot" bu sanat dalının özellikleriyle yoğurulmuştur. Sessiz sinema döneminin filmleri de bu damardan beslenmiş olduğu için "Bay Hulot" büyük ölçüde bu dönemin sinemacılarından Charles Chaplin'in yarattığı hüzünlü "Serseri" (Tramp) karakteri ve ifadesiz yüzü ile "Büyük Taştan Surat" (The Great Stone Face) lakabını alan Buster Keaton ile kıyaslanmıştır. Tıpkı Slapstick komedi filmlerinin bu tiplemeleri gibi, "Bay Hulot" da filmde mizahın kaynağı ya da odağı değil de etrafındaki dünyanın mizahını açığa çıkaran tavırlar içerisinde olur. Filmde mizah, sıcak karakterler üzerinden oluşturulmuş yaratıcı parlak mimlere ve titiz planlara dayanır. Mimlerin koreografisi titizlikle çalışılmıştır (filmin çekimleri 1951'den 1952'ye kadar sürmüştü). Tati'nin Şarlo ve Keaton'dan devraldığı geleneği ileriki yıllarda Rowan Atkinson "Mr. Bean"'le, Peter Sellers da "Müfettiş Clouseau" ile sürdürecektir. Jerry Lewis, Jim Carrey ve Tom Green gibi komedyenler de bu geleneğin diğer temsilcileri olarak sayılabilirler. Savaştan önce bu sahil beldesini görüp çok beğenen Tati, 1951'de konunun geçtiği yerde çalışmalarını başlatmış ve bu film için tam dört yıl çalışmıştı. Tati filmi siyah-beyaz çekmişti. Film sayesinde ünlenen tatil kasabasına sonradan "Bay Hulot" karakterinin bronz bir heykeli dikilmiştir. "Bay Hulot'nun Tatili", sanat filmleri gösteren sinema salonlarında aylarca hatta yıllarca gösterimde kaldı. 2. Dünya Savaşı sonrasında artmaya başlayan refah düzeyi orta sınıf Fransızları da yeni tüketim alışkanlıklarıyla tanıştıracak, yaz ayları geldiğinde halk gelir seviyesine uygun tatil yörelerine kalabalıklar halinde taşınmaya başlayacaktır. Filmde okyanus kıyısındaki Loire-Atlantique ilinin Saint-Nazaire yerel idaresine bağlı "Saint-Marc-sur-Mer" sahil kasabası da buraya akın eden orta sınıftan Fransızlara uygun bir yerdir. Buradaki otelde (Hotel de la Plage) Alman ve İngiliz turistler de kalmaktadır. Hulot, bu mütevazi tatil kasabasında da modern yaşamın anlamsızlıklarına karşı direnişini sürdürür. Fransa'da yeni yeni filizlenen, 'artık tatil yapabilen' sınıfları hicveder. Farklı politik ve ekonomik sınıflara mensup bu insanlar arasında şişman kapitalistler, kendilerini fazla önemseyen Marksist entellektüeller, küçük mülk sahipleri, emekli askerler, sıkıcı amatör sanat meraklıları vb vardır. Bu insanlar gevşeyip tatilin tadını çıkaracakları yerde kendilerine önceden biçilmiş olan sosyal statülerini burada da sürdürmeye çalışırlar. "Bay Hulot"'nun hiçbir araca benzemeyen külüstür arabası özellikle film için yaptırılmış gibi gözükse de bazı kaynaklara göre aslında eskitilmiş 1924 model "Amilcar roadster". Oyuncular Hulot'nun arabası Filmde Bay Hulot'nun kullanacağı antika arabayı bulabilmek için yönetmen yardımcısı ve filmin senaristlerinden Pierre Aubert ile yine senaristlerden, aynı zamanda dekorlardan da sorumlu olan Jacques Lagrange uzun süren bir araştırma yapmışlardı. 1951 yılında başlatılan araştırmalar sırasında bazı otomotiv firmalarıyla yazışmalar gerçekleştirilmiş, arzu edilen araç modelini ve aksesuarlarını betimleyen ayrıntılı taslak çizimler yapılmıştı. Önce Peugeot, Rosengart ve Citroën firmalarının bazı modelleri üzerinde durulmuştu. İstenen araç arkaik görünümlü, 1920-1930 yılları arasında üretilmiş, üstü açık, çok küçük bir spor arabaydı. Filmin komedi unsurlarına ve arabayı kullanacak karaktere uygun olabilmesi için hemen bozulacakmış gibi duran külüstür görünümlü, boyasız bir araba olması gerekiyordu. Üzerinde durulan arabalardan biri de "Amilcar Bordino"ydu. Bu nedenle bazı kaynaklarda. Broşürdeki bölüm başlığının "Amilcar'dan Salmson AL3'e" olması önce Amilcar üzerinde durulurken Salmson AL3'te karar kılınmış olduğu anlamını verse de, modifiye edilmiş ve eskitilmiş ibarelerinin de olması ve çizim notları her iki modelden de bazı ögelerin tek bir modifiye modelde birleştirilmiş olduğu izlenimini vermektedir. IMCDb (İnternet Film Arabaları Veri Tabanı) sitesi ise doğrudan arabanın "Salmson AL3" olduğunu belirtmiştir. Filmin romanı Özgün senaryosunu Jacques Tati'nin Henri Marquet'le birlikte yazdıkları "Bay Hulot'nun Tatili" bir roman uyarlaması değildir. Ancak hem kendi ülkesi Fransa'da gişe rekorları kıran, hem de dünyada geniş ölçüde kabul gören bu film de "önce senaryosu sonra romanı yazılan filmler" kervanına katılmış ve bu filmin de çevrildikten beş yıl sonra Fransa'da bir romanı çıkmıştı (novelization). Jean-Claude Carrière'in filmin senaryosuna dayanarak yazdığı 1958 tarihli bu romanı Pierre Etaix resimlemişti. Filmi gibi "Les Vacances de M. Hulot" adını taşıyan bu roman 1974 yılında Türkçe'ye de çevrilmişti. Bu kez Milliyet Yayınları'nın "Mizah Dizisi"nden çıkan romanın Türkçe adı "Tatil Günleri"ydi. Kapak resmini Bedri Koraman'ın çizdiği romanı Türkçe'ye Ülkü Tamer çevirmişti. Türkçe çeviri de orijinali gibi resimliydi. Ödülleri Kazandıkları * 1953 - Louis-Delluc ödülü, Paris * 1953 - Cannes Film Festivali Uluslararası Eleştirmenler Ödülü * 1953 - Femina Ödülü, Brüksel * 1954 - ABD Ulusal Eleştirmenler Birliği - En İyi Yabancı Film Ödülü * 1955 - Altın Laurel ödülü, Edinburg * 1956 - Yılın en iyi filmi, Küba Adaylıkları * 1953 - Cannes Film Festivali'nin büyük ödülü * 1953 - Berlin Film Festivali'nde yarıştı * 1954 - New York Film Eleştirmenleri Cemiyeti - En İyi Yabancı Film Ödülü (2. sırada) * 1956 - En İyi Özgün Senaryo Akademi Ödülü Övgüler * 2005 - İngiliz Film Enstitüsü (BFI) - "14 yaşından önce görmeniz gereken 50 film" listesi. * 2010 - Empire degisi değerlendirmesi - "Dünya sinemasının en iyi 100 filmi" listesinde 49. sıra. Dış bağlantılar * * * Allmovie.com'da "Mr. Hulot's Holiday" * Rotten Tomatoes'da "Les Vacances de Monsieur Hulot (Mr. Hulot's Holiday)" * Filmin çeşitli afişleri * Tati'nin resmi sitesinde "Les vacances de Monsieur Hulot" * Filmin 2009 Cannes Film Festivalinde dağıtılan kitapçığı ve

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.