Romantizm

Kısaca: Avrupa’nın 1790-1850 yılları arasındaki entelektüel yaşamının kimi temel yönlerini tanımlamak için kullanılan terim. 19. yüzyılın ilk yarısında, biraz da Aydın­lanmaya bir tepki olarak gelişen akım ya da hareket olarak romantizm, farklı ülkelerde farklı görünümler almıştır. Romantizm, belli bir tanıma girmeyen niteliğini korumakla beraber, var olmanın özgür bir ruh hâlini işaret etmektedir ...devamı ☟

Romantizm
Romantizm

Romantizm (fr. romantisme), Avrupa’nın 1790-1850 yılları arasındaki entelektüel yaşamının kimi temel yönlerini tanımlamak için kullanılan terim. Klasik Edebiyat akımına tepki olarak 18. yüzyılın sonlarında doğan ve Victor Hugo'yla birlikte büyük ün kazanan Romantizm, insanın yaratma özgürlüğü önündeki her şeye karşı durur. "En iyi kural, kuralsızlıktır" diyen romantikler, insanın duygularını, düş gücünü hayata geçirmesini ve insanı düzeltmenin toplumu düseltmekle olabileceğini savunurlar.

Romantizm akımı değişik ülkelerde değişik biçimlerde ortaya çıkmıştır. İngiliz edebiyatında daha çok şiirde kendini gösterir. İngiliz şiirinde kalın bir çizgide kendini gösteren romantizmin bu çizgideki ilk ismi William Wordsworth'tur. Tabiata karşı kutsal saygı düşüncesini benimser ve şiirlerinde doğayı yapmacıksız bir şekilde anlatır. Ayrıca Samuel Taylor Coleridge, Percy Bysshe Shelley ve John Keats da bu çizgide yer alır. Çizginin en kalın yerinde ise Lord Byron bulunur.

Alman edebiyatında 18. yüzyılın ikinci yarısında "coşkuculuk" hareketiyle birlikte gelişir. Bu hareketin öncüleri Klopstock ve Herder romantizmin müjdesini verir. Ancak, Alman edebiyatında romantizme giden kapıyı dünya edebiyatının en büyük isimlerinden biri olan Johann Wofgang Goethe açmıştır."Genç Werther'in Acıları" romanında Goethe döneminin acılarını duygusal bir dille anlatmıştır. "Wilhelm Miester" ve "Wilhelm Miester'in Seyahat Yılları" adlı eserlerinde toplumun yeniden düzenlenmesi sorununa dokunur. Ama onun en büyük eseri "Faust"tur. Goethe'nin açtığı yoldan ilerleyen Friedrich von Schiller ise yapıtlarında özgürlük, isyan, doğa, ihtilal gibi romantiklerin yaslandığı temel kavramları yadsımadan, tarih olgusunu zenginleştirmiştir. "Haydutlar", "Hile ve Sevgi", "Mary Stuart" ve "Wilhelm Tell" gibi yapıtlarında despot yönetime başkaldırma temalarını işleyen Schiller'in bu tarihi yönelimi, daha sonraki Alman romantiklerini de geliştirmiştir. Romantizmin Alman şiirindeki öncüsü ise Heinrich Heine'dir.

Romantizm Fransız edebiyatında daha yaygın bir özellik gösterir. François Rene de Chateaubrian,roman, deneme ve gezi yazıları türünde eserler kazandırmıştır Fransız edebiyatına. Fransızların dünya edebiyatına kazandırdığı ve bu akımın öncülerinden olan Victor Hugo'dan başka; Benjamin Constant, Alphonse de Lamartine, Alfred de Vigny, Alfred de Mussed ve Theophile Gautier sayılabilir.

İtalyan edebiyatında romantizm akımı içinde anılması gereken isimler;Alessandro Manzonil ve Giacomo Leopardi'dir. Rus edebiyatında ise Byron ve Schiller'den etkilenen Aleksandr Puşkin, Rus toplumunun renkliliğinden de yararlanarak bu akımı zenginleştirmiştir. 


Romantizm Türk edebiyatı üzerinde de etkili olmuş, özellikle Tanzimat Dönemi yazarları bu akımı çağrıştıran eserler vermiştir. Victor Hugo'dan etkilenen Namık Kemal bu dönemin en etkili yazarlarındandır.

19. yüzyılın ilk yarısında, biraz da Aydın­lanmaya bir tepki olarak gelişen akım ya da hareket olarak romantizm, farklı ülkelerde farklı görünümler almıştır. Örneğin, İngilte­re’de tamamen estetik bir fenomen, bir sanat hareketi olarak ortaya çıkan romantizm Fran­sa’da, Rousseau’nun etkisiyle, toplumsal uz­laşıma karşı bir protesto olarak gelişmiş, ha­reketin estetik boyutu daha sonra ortaya çıkmıştır. Buna göre, sanatta romantizm do­ğaya yönelik temelli bir ilgiyle belirlenen, doğal fenomenleri doğrudan ve aracısız bir biçimde kavramayı temele alan akım ya da tavrı ifade eder. Sanatta klasisizme karşı çıkan romantizm bu nedenle, tüm formları, kuralları ve uzlaşımları yapay oluşumlar ve doğanın gerçek anlamını ve ifadesini kavra­madaki engeller olarak görür, içtenliğin, ken­diliğindenlik ve tutkunun önemini vurgular. Sanatın, idealleştirme ya da genelleme olma­dan, tikel ve somut olana yönelmesi ve doğa­nın uyandırdığı duyguları gözlemesi ve ak­tarması gerektiğini belirtir.

Almanya’da ise, önceleri bir sanat hareke­ti olarak ortaya çıkan romantizm, kısa bir süre içinde bir dünya görüşü ya da felsefe hareketi olarak romantizmin doğuşunda 1800’lü yıl­larda ortaya çıkan endüstrileşme ve kentleş­menin, ve dolayısıyla yaşanan hızlı ve radi­kal değişimin etkisi büyük olmuştur. işte bu çerçeve içinde, Romantik felsefenin gerisin­de, statik bir varlık ya da dünya görüşünden çok, yaratıcı bir sürece işaret eden varlık an­layışı yer alır.

Yine Romantik felsefenin doğuşunda, Aydınlanma projesinin fiilen çöküşü, Ay­dınlanmanın toplum, ahlak ve siyaset teorisinin yetersizliğinin farkına varılması büyük bir etki yapmıştır. Bu nedenle, Romantik fi­lozoflar, Aydınlanmanın katı ve kuru bilimciliği yerine estetikçi bir tavır benim­semişlerdir. Başka bir deyişle, yaratıcı süre­cin, yapma ve analitik olan akıl tarafından değil de, duygular ve sezgi yoluyla anlaşıla­bileceğini savunan romantik felsefe, düzenli, rasyonel ve ölçülü olana karşı çıkarken, doğ­rudan ve aracısız duyumlarla, yoğun duyguların önemini vurgulamışlardır.

Buna göre, romantik felsefe, yanlış ve ikinci dereceden bir güç olarak gördüğü akla şiddetle karşı çıkar, aklın yaptığı tüm ayırımların yapay olup, gerçekliği parçaladığını ve anlaşılmaz hale getirdiğini savunur. Başka bir deyişle, romantizmde rasyonel analiz ya da deneysel araştırmanın yerini sezgiye ve duyguya beslenen güven, bilimin yerini doğa felsefesi alır. Romantikler Aydınlanma çağı­nın kuru akılcılığına şiddetle karşı çıkıp, do­ğanın gizlerine, bilim adamının matematiko fiziksel yöntemleriyle değil de, yaratıcı coşum yoluyla nüfuz edilebileceğini savun­muş ve sonsuzluğa erişmenin yolları olarak, aşkı, doğaya tapmayı, dini tecrübeyi ve artis­tik yaratıcı faaliyeti göstermişlerdir.

Aydınlanmanın benler ve şeyler olarak ikiye böldüğü evrenin büyüklüğü ve sınırsız­lığından etkilenen romantik düşünürler, evre­ni canlı, sürekli ve dinamik bir bütün olarak değerlendirmişlerdir. Yine, Aydınlanmanın, doğanın tüm diğer yaratıklarından farklı ola­rak bir akla sahip olduğu için biricik olduğu­nu söylediği insan söz konusu olduğunda, Romantizm, aklı küçümsediği için, insanı doğanın bir parçası olarak değerlendirmiştir.

Romantizm, siyaset felsefesinde ise, ev­renselciliğin yerine milliyetçiliği öne çıkar­mıştır. Onda, Özgür ve eşit bireylerden mey­dana gelen toplum idealinin yerini, her insanın konumunu bildiği, geleneksel kökle­ri olan organik bir cemaat ideali alır.

Ayrıca bakınız: Türk Edebiyatında Romantizm

Edebiyatta romantizm

Romantizm bir edebiyat akımı olmanın ötesinde, 18.yy.sonu ile 19. yüzyıl başlarında Avrupa'da yer etmiş belli bir duyarlılığı belirtir. İngiltere ve Almanya'da doğan bu hareket Fransa ve Güney Avrupa ülkelerine (İtalya ve İspanya) biraz daha geç girmiştir. Klasik edebiyat akımına tepki olarak 18. yüzyılın sonlarında doğan ve Victor Hugo'yla birlikte büyük ün kazanan Romantizm, insanın yaratma özgürlüğü önündeki her şeye karşı durur. "En iyi kural, kuralsızlıktır" diyen romantikler, insanın duygularını, düş gücünü hayata geçirmesini ve insanı düzeltmenin toplumu düzeltmekle olabileceğini savunurlar.

Romantizm Akımının Oluştuğu Ortam



18. yüzyıl aydınlanma çağı olarak görülür. Klasisizmin ortaya koyduğu akıl ve sağduyu, bilimin gelişmesini hızlandırmış, toplum yapısı, gelenekler, siyaset yeniden bilimsel açıdan ele alınmıştır. Bunun sonucu olarak Jean Jacques Rousseau, Mon-tesquieu, Diderot gibi felsefeciler, ilerlemeye engel oluşturan tüm önyargı ve zorbalığa karşı düşünce yoluyla çetin bir savaş açmış, dinsel hoşgörü, toplumsal ve siyasal eşitlik, birey haklarına ve düşünce özgürlüğüne saygı gibi konulan halka yaymaya çalışmışlardır. Bu fikirler halk tarafından benimsenmiş ve sonuçta Fransız İhtilali patlak vermiş, monarşi yıkılmış, soylulara karşı burjuva sınıfı oluşmuştur. İşte Romantizm, böyle bir ortamda doğmuştur.

Romantizmin ana felsefesi Klasisizme karşı olmaktır. Onun sanatçıyı sıkan bütün prensiplerine savaş açan Romantikler önce, onun akla ve sağduyuya verdiği önemi reddedip duygu ve hayale değer verdiler. "Deha akıldadır." diyen Klasiklere, "Deha yürektedir." karşılığını verdiler.

Sınırsız bir hayal gücüne kavuşan sanatçı kendini daha özgür, daha yaratıcı gördü. Bu duyguyla oluşan sanat eserinde de alabildiğine serbestlik hakim oldu.

Romantizm Akımının Konusu

Klasik akımı benimseyen sanatçıların eski Yunan ve Latin edebiyatlarına değer vermesine karşılık, Romantikler onları çağdışı bulmuş, sanatçılar kendi tarihlerini ve günlük yaşantılarını ön plana çıkarmışlardır.

Klasisizm'de ihmal edilen Hristiyanlık tekrar, mucizeleriyle ele alınmıştır. Ulusallık, yerli renk aranan bir nitelik haline gelmiş, evrensellik ikinci plana itilmiştir.

Romantizm'de görülen insan tipi, Klasisizm'deki gibi soyut değildir. Aksine çevresiyle, fiziğiyle belli biridir. Ancak kişiler tek yönlüdür. Yani ya hep iyi ya hep kötüdür. Roman bu ikisinin çatışmasından doğar. Eser sonunda iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır. Bu yönüyle insan yine tam olarak ele alınmamıştır diyebiliriz.

Eserlerde her tür kişiye rastlanır. Sıradan insanlar, soylular iç içedir.

Romantizm Akımında Dil ve Üslup

Romantik yazar, Klasik yazarın tersine kendini gizlemeyip, olaylar ve durumlar karşısında kendi duygu ve düşüncelerini anlatır.

Romantiklere göre "İnsan başkasına yükleyerek, ancak kendi kalbini tasvir eder; deha anılardan oluşur." Elbette böyle düşünen sanatçı, işe kendini anlatarak başlar.

Eserlerde kullanılan dil, duygu ve hayallerin coşkunluğu ölçüsünde dağınık ve başıboştur. Sözcük seçimine pek önem vermemişlerdir.

Temelde halkın kullandığı dil esas alınmıştır. Süse ve sanata değer verdiklerinden, benzetmeler, mecazlar eserde büyük yer tutar, özellikle doğa manzaralarının betimlenmesine büyük değer verilir.

Romantizmin Özellikleri:

1. Romantizm sanatçıları, klasisizm sanatçılarının akıl ve sağduyusunun karşısına dizginlenemez duygu, coşku ve hayali koymuştur. Lirik şiir, romantizmle yeniden dirilmiştir. 2. İnsan doğasını değil, dış dünyayı olabildiğin­ce renkli, göz alıcı ve abartmalı biçimde betimlemişlerdir. 3. Eski Yunan edebiyatı ve Latin edebiyatı yerine çağ­daş edebiyatlar örnek alınmıştır. Din duygusu önem kazanmış, konu olarak Hristiyanlık mucizeleri, Orta­çağ efsaneleri işlenmiştir. Konuların bazıları tarih­ten, bazıları da günlük yaşamdan alınmıştır. 4. Sanatçılar, yapıtlarında kendi kişiliklerini gizlememişlerdir. Sanatlarını.toplumu dönüştürmede bir araç olarak kullanmışlar, “toplum için sanat” anlayışına bağlı kalmışlardır. 5. Romantik sanatçılar, klasisizmin dil ve edebiyattaki tüm kurallarını yıkmışlar, kendilerini de kuralcılıktan kaçınmışlardır. Kapalı ve süslü bir üslup kullanmış­lar, şairane anlatımı benimsemişlerdir. 6. Seçkin, Örnek, mükemmel insanları değil, her kesimden İnsanı anlatmışlardır. İnsanlar ve olaylar işlenirken iyi-kötü, güzel-çirkin gibi karşıtlıklardan yararlanmışlardır. İnsanların ruhsal durumlarının soyut olarak izlenmesi bırakılmış, insanlar yaşadık­ları toplumsal çevre ile ele alınmıştır. 7. Olayların anlatımında rastlantılara oldukça fazla yer verilmiştir. Uzak ülkeler ve yabancı töreler geniş olarak betimlemiştir. 8. Romantikler tiyatroda üç birlik kuralını kırıp dram türünü geliştirdiler. ( Gerçekte bunu İlk yapanın Shakespeare olduğunu; onun, romantizmin ilk öncüsü olduğu anımsatalım.) 9. Romantik edebiyatta roman ve öykü, tiyatro, eleştiri, makale, fıkra, deneme, anı (hatıra), gezi yazısı, şiir gibi türlerde ürünler verilmiştir.

Romantizm Akımının Temsilcileri ve eserleri

Almanya'daki temsilcileri:

Goethe: Divan (Şiir); Faust, Egmont (Dram); Genç Werther'in Istırapları (Roman) Schiller: Haydutlar, Wilhelm Tell (Dram)

İngiltere'deki temsilcileri:

Bu ülkede Romantizmi "Golcüler" adı verilen grup başlatmıştır. Bunların en ünlüleri Coleridge ve Wordsworth'tır.

Fransa'daki temsilcileri:

Montesquieu : Kanunların Ruhu (Felsefe) Jean Jacques Rousseau : Toplum Sözleşmesi, İtiraflar, Emile Lamartine : Bir Meleğin Düşmesi, Şairane Düşünceler (Şiir); Graziella, Rapheal (Roman) Victor Hugo : Akşam Şarkıları, Işıklar ve Gölgeler, Sonbahar Yapraklan (Şiir); Sefiller, Nötre- Dame'ın Kamburu (Roman); Hernani, Kral Eğleniyor, Ruy Blas, Cromvvel (Dram) Voltaire : Şiirde Henriade adlı destanı ünlüdür; Candide, Zadig (Roman)

Diğer romantik yazarlar:

Lord Byron: Childe Harold'un Gezisi (Şiir); Kaabil, Sardanapal (Dram) Puşkin: Kafkas Esir, Çingeneler (Şiir); Yüzbaşının Kızı (Roman)

Türk edebiyatı

Tanzimat edebiyatı dönemindeki ürünlerin çoğunluğu romantik akımın etkisiyle kaleme alınmıştır.

Namık Kemal roman ve tiyatrolarıyla Ahmet Mithat, ilk romanlarıyla Recaizade Mahmut Ekrem, şiirleriyle Abdülhak Hamit, tiyatrolarıyla

Romantizm akımı ve ülkeler

İngiltere

İngiliz romantikleri yalnızca uygarlığın yapmacılığına, tarihin acımasızlığına değil, aynı zamanda Fransız devrimcilerinin yanında yer almışlardır. İlk İngiliz romantizmi doğuya, kadınlık, çocukluk dünyasına yöneliktir.

İkinci romantik kuşak Lord Byron yaşamda duyulan acıyı dile getirmekte ya da asi kahramanların şarkısını söylemektedir. 1824'te başkaldıran Yunanlılar'ın arasında ölümüyle romantik umutsuzluğun simgesi olmuştur. Percy Bysshe Shelley doğada insan için bir avunma getirmiştir (Ode to a Nightingale). İrlanda melodilerin yazarı Moore ve onu izleyen ve yapıtıyla uluslararası başarı yakalayan Byron önemli romantiklerdir. Walter Scott "Göldeki Kadın-The Lady of the Lake, 1810" adlı tarihi romanıyla kendini kabul ettirmiştir.

Almanya

Alman romantizminin kaynakları 18. yüzyıla kadar uzanır. Klopstock ve Lessing yenilenmenin öncüleridirler. "Sturm und Drang" hareketinin kökeninde de onların etkisi hissedilir. Herder'in yanı sıra Goethe ve Schiller de bu hareketin içindedirler. Romantizm, Hödlerlin ve Jean-Paul gibi sonraki kuşağın temsilcilerinde daha belirgindir. Son romantikler arasında Eichendorff, Ludwig Uhland, Mörike ile romantizmden etkilenmekle kalmayıp bu hareketin tüm özlemlerini paylaşmayan Heine sayılabilir.

Fransa

Geçmişten devralınan her şeyin söz konusu edilmesine dayanan ve anlaşılması güç bir modernlik verilerine göre biçimlenen bu yeni duyarlılığın ortaya çıkış biçimleri Fransız Devrimi'nin hemen öncesinden başlayarak Fransa'da her dönemde varlığını sürdürdü. Fransa'da romantizm Rousseau ve Mme de Stael'i okuyan ve Chateaubriand'ı ustaları sayan kuşağı temsil eder. Romantizm Lamartin, sanatta özgürlüğü savunan Hugo, Vigny, Musset kendini kabul ettirdi ve Nerval, Gauter, P. Borel gibi sanatçıları etkiledi. Stendhal, Dumas gibi geçmişe yönelmek yerine içinde yaşadığı toplumu betimlemeyi yeğledi.

İtalya ve İspanya

İtalya ve İspanya'dan çıkan romantikler beklendiği kadar geniş bir çevreye yayılamadılar. Tarihsel koşulların etkisiyle, edebi hareket bu iki ülkede sıkı sıkıya siyasete bağlı kaldı. İtalya'da liberaller ve yurtseverler öncelikle, romantiklerdi. G. Brechet ve S. Pellico (Conciliatore'nin kurucuları) ile Manzoni (Nişanlılar) önemli temsilciler arasındadır. Büyük bir şair olan Leopardi döneme damgasını vururken Carducci de Risorgimento'nun bağımlı edebiyatına karşı çıkar. İspanyol romantizmi Rivas dükü ve José Zorrilla'nın oyunlarıyla tiyatroda etkili oldu. Ayrıca Espronceda'nın daha sonralarıyla Becaver'in şirleri önemli ürünlerdir.

Türkiye

Tanzimat Fermanı'nın ilanından sonra başlayan ve Batı edebiyatı örnek tutularak meydana getirilen Tanzimat edebiyatının (1859-1895) ilk yıllarında romantizm akımının başlıca kişilerinin başlıca yapıtları verildi. Hugo, Chateaubriand, Dumas; tiyatro alanında özellike Goethe ve Schiller anılabilir. Tanzimat edebiyatının pek çok yazar ve şairi (Ahmet Mithat, Namık Kemal, Şemsettin Sami, Abdulhak Hamit, Recaizade Mahmut Ekrem) romantizm akımının etkisindedirler. Namık Kemal'in İntibah romanı Kamelyalı Kadın'ın; Vatan yahut Silistre oyunu da Romeo ve Juliet'in etkisindedir. Edebiyat-ı Cedide döneminde Halit Ziya Uşaklıgil'nın Mai ve Siyah adlı romanındaki Ahmet Celal karakteri romantik yazarları okumak için özlem duyar. II.Meşrutiyet döneminden sonra Milli Edebiyat döneminde Yusuf Ziya Ortaç'ın Binnaz adlı oyununda Hugo'nun etkisi vardır.

Romantizm eserlerinden örnekleri



Yalnızlık

Çokluk, gün batınında, dağda o yaşlı, kocamış meşenin gölgesine üzgün otururum. Ovanın durmaksı­zın değişen görüntüsüne ayaklar altından rastgele göz­lerimi gezdiririm.Burada ırmak köpürgen dalgalarıyla çağlar, yılan gibi bükülüp kıvrılır, uzaklıklarda yok olur.Yaprak ormanlardaki çayırlara düştüğünde akşam rüzgarı çıkar, vadilerden alıp götürür. Ben işte bu solgun yaprak gibiyim: Ey esen rüzgarlar, deli rüzgarlar, beni de alın o yaprak gibi, alın götürün işte! (Lamartine)

Lelia

İlkbahar, kuşların ötüşü ile, taze çiçeklerin hoş ko­kuları ile yeniden gelmişti. Gün sona eriyordu. Batan gü­neşin kızıllıkları gecenin mor renkleri arasında ağırdan yavaştan kayboluyordu artık. Lelia Viola, villasının balko­nunda görkemli düşlere dalmıştı. Burası dağların baş­langıcında, bir İtalyan’ın, sevgilisine yaptırdığı olağanüs­tü bir konaktı. Sevgilisi burada acıdan, kederden ölüp gitmişti de, İtalyan, acı anılarını hatırlatan bu yerde daha fazla durmak istememiş, sevgilisinin mezarıyla onun adı­nı taşıyan villayı çeviren bahçeleri yabancılara kiralamış, kendi de çekip gitmişti. Bir başına, yalnız kendini besle­yen acılar vardır. Vicdan azabı gibi korkan, kendinden kaçan acılar bulunur. Lelia hafif meltem gibi, dalga gibi, pek tatlı bir gevşeme veren bu tatlı mayıs günü gibi yu­muşak, uyuşkun bir tavırla korkuluğun üstüne eğilmiş bakışını uygar insan ayağının çiğneyip geçtiği o güzelli­ğine doyum olmayan vadide dolaştırıyordu.(George Sand)

Birinci Satır

Artık gezintilere çıkmayacağız Geceleyin geç vakit, Gönül ne kadar çekse de, Ay ışıldasa da.

Kılıç nasıl yıpratırsa kınını Ruh da göğsü öyle aşındırır. Gün gelir kalp durur solumak için Aşk dinlenmek ister.

Hep sevişmek içinse de geceler Gün ışığı çabuk çıkagelir Ama gezintilere çıkamayacağız artık Ay ışığında. (Lord Byron’dan Çev. Halit Çakır)

Romantizmin Türk Edebiyatına Etkileri:

Romantizm, Tanzimat yazarlarından bazılarını etkilemiştir. Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi. Abdülhak Hamit Tarhan ve Recaizade Mahmut Ekrem’in yapıtlarında romantizmin izlerini görmek olasıdır. Bu izler de romantizmin gerçek boyutlarıyla yansıması değildir. Duygusal anlatım, rastlantılara yer verilmesi, sanat yapıtları yoluyla toplumu değiş­irme, karşıt tiplere yer verilmesi romantizmin izleri olarak değerlendirilebilir. Bu konuda detaylı bilgiye Türk Edebiyatında Romantizm maddesinden ulaşabilirsiniz.

Sanatta romantizm

Romantizm, resimde de kendini gösterdi ancak ifadesini biçimden çok düşüncede bulduğundan belirli bir üslup benimsemedi. Goya, Turner, Delacroix'in coşkunluğu kadar Blake'in yeni klasikçiliği ya da Delaruche'nin kurallara bağlı tarzı, Füssli'nin düşselliği, Biedermeier'in burjuva dünyası romantizm hareketinden kaynaklanır. Romantizm, klasikçilik kuramının önderi Ingrer'i de etkilemiştir. Doğa duygusuna metafizik bir anlam kattı, kimilerine bir renk zevki aşıladı, özneliği, melankoliyi, kaygıyı doruk noktasına çıkardı; akıldışı olanı savundu, gotik hayranlığını kamçıladı; doğuculuğu yüceltti; şövalye romanları, İskandinav sagaları ve Ossian'ın düzmece şarkılarında kendine konular aradı. Plutarkhos'un kişilerinin yerini, Shakspeare'in, W. Scott, Bryon, Goethe, Hugo'nunkiler aldı. Fırtınalar, gün batımları, uçurumlar, baykuşlar, kurukafalar, ürkmüş atlar, ikonografide önemli bir yer tutmaya başladı. İngiltere'de Edmund Burke'ün "A Philosophical Enquiry into the origine of our ideas of the sublime and Beautiful" adlı kitabıyla başlayan romantizm, Gainsbrarough'u son yapıtlarında ve bir ölçüde Reynolds, Reaburn, Lawrence'in büyük portrelerinde kendini gösterdi. Füssli (Kabus, 1782, Goethe museum, Frankfurt), Blake, J.Martin, S.Palmer'in yapıtlarında da hayal gücü önemli bir yer tuttu. Cozens, Cotman, Constabla gibi manzaracıların şiirsel anlatımı, Turner'da biçimlenip parçalanmasıyla kendini gösteren bir yoğunluk kazandı. İspanya'da romantizm Goya tarafından yüceltildi. Fransa'da Oors (Nasıra Savaşı, 1801, Nantes Müzesi) ile başlayan romantizm Gericalt (Madusa'nın salı, 1819, Louvre) ve İngiliz Bonington ile devam etti. Amerika'da da A. B. Durand ve şair Coleridge'in dostu W.Allston'un adları sayılabilir.

Romantizm ve müzik

Romantik müzik dönemi bestecileri listesine baknz:Romantik dönem bestecileri listesi

Müziğin öncelikle insanın duyum ve duygularına seslenmesi ölçüsünde, aklın önceliğini tartışma konusu yapan romantizmle müzik arasında doğal bir yakınılık ortaya çıkar. Romantizmle birlikte iç dünyayı yansıtan yapıtlar, yoğun bir duygusal içerik kazandı (lied); büyük çaplı yapıtlar, yeni bir gerilim ve dokunaklılığa ulaştı (programlı müzik). Orkestra zenginleşti, çeşitlendi ve çalgıların tınısı ve rengi üzernde titizlikle duruldu. Bu hareket ,kaynağını Almanyadaki "Sturm und Drang" ve Fransız Devrimi'nin ideolojisinde buldu.

Özellikle Almanya ve Avusturya'da benimsenen romantizmin başlıca örnekleri Beethoven'ın büyük partisyonlarıdır. (Örnekleri aşağıda yer almaktadır)

Felsefe ve romantizm

18. yüzyılda Alman düşünürler felsefeyi bir doğa felsefesi ve sanat felsefesi olarak tanımlar. Romantizm, akılcı eleştiriden çok, canlı hatta bilinçdışı yaratma adı verilen öncelikle dikkat çeken felsefi bir uyralılığı dile getirir. Önemli ya da önemsiz birçok düşünür romantik olarak kabul edilebilir; ama felsefede romantik olguyu en yetkin biçimde Novalis ve Schelling dile getirmiştir; şair yanı daha ağır basan Novalis, eserlerini tamamlayamadan genç yaşta ölmüştür; Schelling ise metafizikçi ve sistematiktir.

Romantizm

1 . XVIII. yüzyıl sonunda başlayan, duygu, coşku ve sembole aşırı yer veren sanat akımı:
"Victor Hugo'yu seviyordum; bu merhaledeki düşünüşüme epeyi uygun olduğu için onun şiirini anlamakla, romantizme kolay bir kapıdan girmiş oldum."- Y. K. Beyatlı.
2 . Romantik ortam veya durum.
3 . mecazDuygusal eğilim.

Romantizm

Türkçe Romantizm kelimesinin İngilizce karşılığı.
n. romanticism, romance

Romantizm

xviii. yüzyıl sonunda başlayan, duygu, coşku ve imgeye aşırı yer veren sanat akımı, coşumculuk. duygusal eğilim. romantik ortam ya da durum.

Romantizm

Türkçe Romantizm kelimesinin Fransızca karşılığı.
romantisme [le]

Romantizm

Türkçe Romantizm kelimesinin Almanca karşılığı.
Romantik

misafir - 8 yıl önce
ben bbu siteyi çok beğendim bu site sayesinde hep derslerime bu siteden bakıyorum ve bu sitedende bakıcam.Sizden tek isteğim var sitenin devamını da getirin sabırsızlıkla devamını beklicem saolun...

Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Romantizm Resimleri

Romantik Dönem
2 yıl önce

Romantizm, Klasik Roman akımına tepki olarak 18. yüzyılın sonlarında doğan ve Victor Hugo'yla birlikte büyük ün kazanan, insanın yaratma özgürlüğü önündeki...

Romantik Dönem, 18. yüzyıl, Alman edebiyatı, Alphonse de Lamartine, Fransız edebiyatı, Heinrich Heine, Herder, John Keats, Lord Byron, Percy Bysshe Shelley, Samuel Taylor Coleridge
E. T. A. Hoffmann
2 yıl önce

Königsberg; ö. 25 Haziran 1822, Berlin), Alman besteci, müzik eleştirmeni, romantizm döneminde fantezi ve korku hikâyeleri yazarı, jüri üyesi, çizer ve karikatürist...

E. T. A. Hoffmann, Almanya ülke bayrağı, Almanya, 1776, 1822, 24 Ocak, 25 Haziran, Alman, Berlin, Besteci, Biyografi
Erik Axel Karlfeldt
4 yıl önce

20 Temmuz 1864 Folkärna, ö. 8 Nisan 1931 Stockholm) İsveçli şair. Neo-romantizm akımına dahil kabul edilir; eserlerinde halk efsanelerinin yanı sıra Hristiyanlık...

Erik Axel Karlfeldt, 1864, 1898, 1906, 1918, 1931, 1932, 20 Temmuz, 8 Nisan, Andrí© Gide, Bertrand Russell
Nathaniel Hawthorne
2 yıl önce

ahlaki metaforlar barındırır. Eserleri, Romantizm hareketinin, daha spesifik olarak da karanlık romantizmin bir parçası olarak kabul edilir. Temaları...

Romantik milliyetçilik
2 yıl önce

Romantik milliyetçilik (ayrıca ulusal romantizm, organik milliyetçilik, kimlik milliyetçiliği), devletin siyasi meşruluğunu yönettiği milliyetçiliğin...

Realizm (edebiyat)
2 yıl önce

kavram olarak 19. yüzyıl ortalarında Fransa'da ortaya çıkmıştır. Nasıl ki romantizm klasizme bir başkaldırı niteliğinde ise gerçekçilik yani realizm, hem...

1824
2 yıl önce

(1757-1836) 19 Nisan - George Gordon Byron, daha sonra Noel, 6. Baron Byron FRS, Anglo-İskoç şair ve romantizm akımının önde gelen figürlerindendi (d. 1788)....

1824, 16 Eylül, 1757, 18. yüzyıl, 1819, 1820, 1821, 1822, 1823, 1825, 1826
Alman İdealizmi
2 yıl önce

Immanuel Kant'ın 1780'ler ve 1790'lardaki çalışmaları ile gelişmiştir. Akım; romantizm ve Aydınlanma Çağı ile yakından alakalıdır. Bu hareketin önemli düşünürleri...